Millet ve vatan kavrayışlarının tarihi ile ilgili tartışmaları derinleştirebilmek için, gerek bu unsurların, gerekse bunları paylaştığımızı tahayyül ettiğimiz başka insanlardan oluşan topluluklara duyulan aidiyet hissinin tarihine eğilmek gerekir. İşte burada zihnimizin hayret kapısını ardına kadar açık tutmakta yarar var. Vatan, il, yurt, ulus, kavim, millet, soy gibi kavramların mazisi hepimiz için sürprizlerle dolu. Geçmişin en az bizim kadar incelikli insanlarının bu kavramların içini nasıl farklı şekillerde doldurduklarına yakından bakmak zorundayız. Osmanlı devletinin şemsiyesi altına girmiş insanları ve onlara ait toprakları anlayabilmek için karşımıza çıkan en önemli anahtar kelimeler arasında diyar-ı Rum ve Rumilik var. Bu sözcüklerle birlikte birçok soru sökün ediyor: Diyar-ı Rum neresidir? Bir tür vatan mıdır? Anadolu mudur Roma mıdır? Kimlere Rumi denmiştir? Roma kimliğinin ve kültür mirasının tapusu Bizans'tan Batı'ya mı geçmiştir? İnsanlığın geçmişi bize farklı yerelliklerin mümkün olduğunu, "bir yer'in insanı olmanın" çok farklı şekillerde yaşanabileceğini gösteren nice hikaye sunuyor. Diyar-ı Rum'a dair bu küçük kitap bu hikayelerden birine odaklanıyor.
Popüler yazarlar
Kolektif (17805) KOMİSYON (818) Stefan Zweig (415) William Shakespeare (364) Sir Arthur Conan Doyle (315) Kollektif (296) Jules Verne (283) Jack London (270) Casey Cockerum (268) Charles Dickens (264) H. G. Wells (252) Ömer Seyfettin (225) Franz Kafka (214) Mark Twain (205) Lev Nikolayeviç Tolstoy (199) Jane Austen (190) Sabahattin Ali (188) Agatha Christie (159) Stephen King (154) Samed Behrengi (147)